Naciye ninem incecik sıska bir kadındı.
Kucağına alıp taşıyabileceğin bir yapıya sahipti.
Sesini pek hatırlamıyorum çünkü Naciye ninem çok az konuşurdu zaten ağzında pek fazla dışı de kalmamıştı buna rağmen eminim ki dişleri olsaydı bile o yine az konuşacaktı.
Babamın anannesi olan bu ince kadın henüz ben küçük yaşlarda iken Hakkın rahmetine kavuştu o günlerden çok az şeylerle hatırlıyorum.
Hafızamda hatırası az olan insan ve durumlar hakkında yazmak onları unutmamak içindir çünkü biliyorum zaman bu hatıraları da silecek hafızamdan,yenilerini eklemek için.
Naciye ninem kadife çiçeğini pek severdi iki türü vardı bu çiçeğin bahçedeki saksilarda,biri sarı renk diğeri ise alacalı aleve benzeyen bir renkti.
Bahçenin kenarında gövdesi umut rengine yakın ama eğri duran bir incir ağacı da vardı,hatırlıyorum o ağacı.
Her yaz bahçeden toplanan onca domatesi salça yapıp incir ağacının dallarına beyaz bir torba içinde günlerce süzülmeye bırakılırdı.
O zamanlar silik ve biraz renksiz kaldı..o günlere renk katan insanlar yok oldu ve hatta o bahçeli ev ve tavuk kümesi o da yok oldu..olmalıydı.
Yerine devasa bir apartman dikilip dört oğluna da onların torunlarına da payı verilmeliydi çünkü.
Yıktılar evi diktiler devasa apartmanı kat sayısını bilmem ama büyük kocaman bir apartman oldu..olmalıydı kadar büyük oldu ki mahallenin yarı evlerini gölgede bıraktı güneşlerini kesti.
Küçük evlerin avlularına bahçelerine güneş uğramaz oldu bu yüzden ama o dört oğuldan da ikisi hayatta kaldı..birini hayatta iken payından men ettiler diğerini köyden hakkın zaten var dediler.
İki kardeş devasa apartmana sahip olduklarını sandılar..sandılar çünkü borçlar gırtlağa kadar gelince satıldı apartmanın yarısı ve kardeşlerden hiç biri burada kalamadı.
Apartman yabancıların oldu bahçedeki incir ağacının kökleri üzerine salça torbası değil tonlarca beton döküldü ve nefessiz kaldı o güzel bahçeli ev..bir apartman uğruna kardeşler birbirini ezdi geçti..çekildi içlerindeki sevgi pınarları tıpkı kışlık salça gibi..
Ne üzülmüştür Naciye Nine. Ne üzülmüştür incir ağacı...
YanıtlaSilİkisi de üzülmüştür Tülin hanım.
Silçok üzücü canım. ah o incir ağacı :( Naciye nineciğin kemikleri sizliyordur:(
YanıtlaSilyalnız o son cümle nasıl birşey yahu, "çekildi içlerindeki sevgi pınarları tıpkı kışlık salça gibi" böyle cümleleri nasıl kurabiliyorsunuz muhteşem. son noktada çarpıcı bir cümle tüm pasajı beynimize çakıyor resmen.
Tasası kışlık salça yapmak veya bahçeyi kuru bırakmamak olan insanların çocukları hırsı nerden öğrendiğini merak ediyorum.
SilNasıl güzel ve naif bir yazı olmuş.... Deryacığımın dediği gibi son cümle vurdu beni, kalakaldım öylece...
YanıtlaSilYüreğine sağlık
İncelikten inceliğe sahip olanlar anlar.
SilBende olan sizde de var❤
Kendime yakın hissettim blogunuzu, yazdıklarınızı. Naciye Nine'nizin mekanı cennet olsun. Ahh o incir ağaçları, bahçeli, tek katlı evler,yuvalar... Eskilerde kaldılar. Kalmalı mıydılar ? :( Sevgiler
YanıtlaSilYüreğimizi daima sıcak tutacak anılar isterdim ki hiç gitmesinler ama böyle olmalı demek ki..hiç bir şey tesadüf değildir Gülcan hanım .
SilKıymetli yorumunuzla beni mutlu ettiniz çok teşekkür ederim💕